Pi En Yalnız Sayıdır
2007/12/26
Kaynak : www.sinemafanatik.com
İnsanlık var oluşundan bugüne, ben kimim, varlığımın ve kainatın anlamı nedir,evrenin sırrı nerede saklıdır gibi belkide sonsuza dek var olacak sorulara yanıt aramıştır. Pi ‘de bu bilinmezlere sayılar ile ulaşmaya çalışan ,bütün tabiatın bir sayısal kodlama sistemine sahip olduğuna inanan matematik dehası Max Cohen(Sean Gullette)’in yaşadığı kaos‘a tanık oluyoruz.
Matematik doğanın dilidir, herşey sayılar ile tanımlanabilir,sayılar çizgiler ile birleştirildiğinde anlamlı şekiller ortaya çıkar ve evren bu şekillerle doludur.İşte bu düşünce yumağı Max’i hiç çıkamayacağı bir beyin fırtınasının içine çekiyor.
“ Pi ” bünyesinde birçok ilginç ayrıntıyı barındıran bir film, ibranicede her kelimenin sayısal bir karşılığı olması(baba=3 anne=41 ve toplamı 44=çocuk) ve Max’in evrenin sırrını ararken karşılaştığı 216 haneli rakamın yahudi inancına göre tanrının bilinmeyen gerçek adını işaret etmesi, tabiatta birçok yerde karşımıza çıkan sarmal şeklin(Samanyolu, parmak izi, insan hücre yapısı vb.)kusursuz sistem içindeki önemi, borsadaki iniş çıkışların dayandığı kodlama sistemi, (yönetmen, Max’in bu sistematiği keşvetmesiyle borsa simsarlarının hedefi haline gelmesini yan öykü ile vererek materyalist dünya düzenine bir eleştiri de getiriyor.) filmde ustaca kullanılan ayrıntılardan sadece birkaçı.
Aronofsky, 4000 yıl önce Çin’de doğmuş olan, öğrenmesi basit ancak içinde barındırdığı sonsuz olasılıkla ustalaşması imkansız “GO” oyununa filminde yer vererek,oyunda formül aramanın ve yalnızca beyin gücüyle oyunu yönlendirmenin imkansızlığını evrenin sırlarını formüllerle açıklamaya çalışmak ile aynı yere koyuyor. Max’in dış sesi ile film boyunca duyduğumuz “6 yaşındaydım,annem bana güneşe bakmamamı söyledi, ben uzun uzun baktım bir süre sonra hiçbir şey göremez oldum ” sözleri evrene çıplak gözle bakmaktan çok ruhumuzu açmamız gerektiğine işaret ediyor.(tıpkı “GO” oyununda olduğu gibi), Max bir kodlama sistemine sahip olduğuna inandığı evrenin sırrına yalnız üstün zekası ile ulaşamayacağını zaman zaman ruhunun rehberliğine izin vermesi gerektiğini kavrayamıyor,baş ağrısı ile gelen burun kanamaları yaşıyor ve kontrolden çıkıyor.
Darren Aronofsky’e ilk filmi ile Sundance film festivalinde en iyi yönetmen ödülünü kazandıran “ Pi ” , keskin siyah beyaz tonlamaları, rahatsız edici atmosferine hizmet eden müziği, kaos ortamını perdeden izleyiciye aktaran görüntüleri ve hızlı kurgusu ile büyüleyici bir görsel deneyim. Senaryo’ya Aronofsky ile birlikte imza atan Sean Gullette(Max) ve hocası rolünde usta oyuncu Mark Margolis(Onu De Palma’nın Scarface’inden hatırlıyoruz.) zorluk derecesi yüksek rollerinin altından kusursuz kalkıyorlar.
Son tahlilde, izlediğimiz film, içeriği ve sinemanın ilk yıllarındaki siyah beyaz gerilim klasiklerini anımsatan saf sinemasal özellikleri ile gerçek bir başyapıt.
GİRAY YAVUZ
Matematik doğanın dilidir, herşey sayılar ile tanımlanabilir,sayılar çizgiler ile birleştirildiğinde anlamlı şekiller ortaya çıkar ve evren bu şekillerle doludur.İşte bu düşünce yumağı Max’i hiç çıkamayacağı bir beyin fırtınasının içine çekiyor.
“ Pi ” bünyesinde birçok ilginç ayrıntıyı barındıran bir film, ibranicede her kelimenin sayısal bir karşılığı olması(baba=3 anne=41 ve toplamı 44=çocuk) ve Max’in evrenin sırrını ararken karşılaştığı 216 haneli rakamın yahudi inancına göre tanrının bilinmeyen gerçek adını işaret etmesi, tabiatta birçok yerde karşımıza çıkan sarmal şeklin(Samanyolu, parmak izi, insan hücre yapısı vb.)kusursuz sistem içindeki önemi, borsadaki iniş çıkışların dayandığı kodlama sistemi, (yönetmen, Max’in bu sistematiği keşvetmesiyle borsa simsarlarının hedefi haline gelmesini yan öykü ile vererek materyalist dünya düzenine bir eleştiri de getiriyor.) filmde ustaca kullanılan ayrıntılardan sadece birkaçı.
Aronofsky, 4000 yıl önce Çin’de doğmuş olan, öğrenmesi basit ancak içinde barındırdığı sonsuz olasılıkla ustalaşması imkansız “GO” oyununa filminde yer vererek,oyunda formül aramanın ve yalnızca beyin gücüyle oyunu yönlendirmenin imkansızlığını evrenin sırlarını formüllerle açıklamaya çalışmak ile aynı yere koyuyor. Max’in dış sesi ile film boyunca duyduğumuz “6 yaşındaydım,annem bana güneşe bakmamamı söyledi, ben uzun uzun baktım bir süre sonra hiçbir şey göremez oldum ” sözleri evrene çıplak gözle bakmaktan çok ruhumuzu açmamız gerektiğine işaret ediyor.(tıpkı “GO” oyununda olduğu gibi), Max bir kodlama sistemine sahip olduğuna inandığı evrenin sırrına yalnız üstün zekası ile ulaşamayacağını zaman zaman ruhunun rehberliğine izin vermesi gerektiğini kavrayamıyor,baş ağrısı ile gelen burun kanamaları yaşıyor ve kontrolden çıkıyor.
Darren Aronofsky’e ilk filmi ile Sundance film festivalinde en iyi yönetmen ödülünü kazandıran “ Pi ” , keskin siyah beyaz tonlamaları, rahatsız edici atmosferine hizmet eden müziği, kaos ortamını perdeden izleyiciye aktaran görüntüleri ve hızlı kurgusu ile büyüleyici bir görsel deneyim. Senaryo’ya Aronofsky ile birlikte imza atan Sean Gullette(Max) ve hocası rolünde usta oyuncu Mark Margolis(Onu De Palma’nın Scarface’inden hatırlıyoruz.) zorluk derecesi yüksek rollerinin altından kusursuz kalkıyorlar.
Son tahlilde, izlediğimiz film, içeriği ve sinemanın ilk yıllarındaki siyah beyaz gerilim klasiklerini anımsatan saf sinemasal özellikleri ile gerçek bir başyapıt.
GİRAY YAVUZ
Etiketler: Aronofsky, eleştiri, film, go, Max Cohen, pi, sinema, siyah beyaz
posted by gildorx @ 12/26/2007 11:47:00 ÖÖ,